Bilgi Çağında Sabetaycılar
Mehmet Şevket Eygi
Milli Gazete
13.02.1999
KANAL 7'de Çarşamba gecesi yapılan Sabataycılıkla ilgili program Türk televizyonculuğunda bir ilki teşkil etmiştir. Akla hayale gelen her konuyu işleyen televizyonlarımız her nedense bu hususta daima sükûtu tercih etmişlerdir. Halbuki Sabataycılık ülkemizin çok önemli, çok hayatî bir meselesidir. Sayıları ne kadar olduğu bilinmeyen bu gizli, iki kimlikli cemaat Türkiye'nin (bence) en güçlü, en nüfuzlu, en tesirli lobisini teşkil ediyor. Tarihî, kültürel, etnografik açıdan bilinmesinde son derece yarar vardır. İki kimlikli olan, zâhirde Türk ve Müslüman görünen, gerçekte ise Sabatay Sevi'nin yorumuyla Museviliğe iman etmiş olan, mensuplarından bazıları çok önemli mevkilerde bulunan, Türkiye medyasının en az yüzde kırkını kontrol altında tutan, bir özel üniversiteleri, çok güçlü ve köklü bir kolejleri olan; siyaset, iktisat, fikir, kültür sahalarında üstünlükleri bulunan bu gizli cemaat hakkında halkımızın büyük bir kısmının fazla bir bilgisi yoktur. Hattâ on milyonlarca Türkiyelinin hiç bilgisi yoktur. Bu bilgisizliğin giderilmesi gerekmektedir. Artık Sabataycıların gizlilikten, iki kimliklilikten çıkmaları ve gerçek hüviyetlerini ilân etmeleri gerekir. Yirmi birinci yüzyıla bir yıl bile kalmadı. Bilgi çağında yaşıyoruz. Sibirya'daki Eskimo kabilelerini, Avustralya'daki ilkel yerlileri inceleyen ilim âlemi, Türkiye'nin can damarını teşkil eden böyle bir kabileyi niçin incelemesin? Müslümanların bu konuda heyecanlı hareket etmemeleri, antisemitizm olarak yorumlanacak aşırılıklara kaçmamaları gerekir. Sabataycılar 500 yıldan beri bu ülkede yaşıyorlar. Onlar da vatandaştır. Onların da hakları vardır. Ancak, (hepsini suçlamıyorum), dün olduğu gibi bugün de bazı Sabataycıların İslâm'a ve Müslümanlara düşmanca muamele ettikleri görülüyor. Onları bu gibi haksız ve aşırı hareketlerden vaz geçmeye çağırıyorum. Müslüman olarak bizden görünmesinler, bizimle barışsınlar, bize düşmanlık etmesinler ve bizimle uyum içinde bu vatanda birlikte yaşasınlar. İsrail'in ikinci cumhurbaşkanı Ben Zvi, Sabataycı kökenli bir Yahudi idi. Nitekim, Sabataycıların arşivlerinin büyük bir kısmı Kudüs'te Ben Zvi Enstitüsü'nde muhafaza edilmektedir. Şu anda İsrail'in dinî ve politik makamları, 'Hayır, Sabataycılar Yahudi değildir' şeklinde bir hava içine girmişlerse de, bu iddialarında samimî olmadıkları bellidir. Onlar Sabataycıların Yahudi olduklarını gayet iyi bilmektedir. Bir kimsenin Yahudi olması için dindar, ortodoks, Musevî Şeriatına inanmış ve onu hayatına tatbik eden bir kişi olması gerekmez. Komünist, ateist, Karay, reformist, dinî tatbikatla alakası olmayan kişiler nasıl Yahudi olarak kabul görüyorsa, Sabataycıların da kabul edilmesi gerekir. Bu konu bizi ilgilendirmez diyorlar. İlgilendirir. Bu konu sizi ilgilendirmez diyorlar. İlgilendirir. Çünkü 1666'dan beri Sabataycılar, gerçekten olmadıkları halde Müslüman görünmektedir. Hahambaşılığın ve Diyanet'in bu konuda açık ve cesur kararlar vermesi gerekir. İsrafı önlemek, ormanları korumak, yerlere tükürmemek gibi konularda fetvalar veren, cuma hutbeleri tanzim eden Diyanet İşleri Başkanlığı Sabataycılık konusunda duvar gibi sessizdir. Bu tabiî midir? 1924'te Dönme Karakaşzâde Rüşdi bey Sabataycılık konusunda bir çıkış yapmıştı. Şimdi de Ilgaz Zorlu bey, 'Evet Ben Selanikliyim' adlı kitabı ile konuyu gündeme getirmiştir. 'Türkiye Yahudileri ve Sabataycıları Araştırmaları Enstitüsü' kurulmalı; ciddî, ilmî, kültürel yayınlar yapmaya başlamalıdır. Gerçeklere, belgelere dayanmayan hiçbir şey neşredilmemelidir. Bu konu demagoji, şarlatanlık, antisemitizm, provokasyon ile halledilecek bir şey değildir. Almanya'da bulunan ve profesörlük yapan bir zat Kanal 7'ye telefon ederek Scholem'in Sabatay Sevi ile ilgili büyük kitabını Türkçeye tercüme etmeye başladığını bildirdi. Kendisini tebrik ve teşvik ederiz. Türkiye halkı bu konuda bilgilenmek, aydınlanmak, gerçekleri öğrenmek istiyor. Bu onun en tabiî hakkıdır. Kimse engelleyemez.

 Ana Sayfa