Örf ve adetler genel olarak uygulayan kimseler tarafından muhafaza edilmiştir. Sadece anıların sürdürülmesi gayesiyle, geçen zamanın gerisinde kalan örf ve adetleri koruma eğiliminde olan aydınlar görülmektedir. Ayrıca, ilerleyen zaman içinde şüpheye düşen aydınlar, örf ve adetlerin ötesinde kalan, batılcıların sıkıca sarıldığı düşüncelere saplanmıştır. Bu saplantılar her yerde aynıdır.
Aşağıda öğrenebildiğimiz örf ve adetlerden bazılarını veriyoruz:
Topuklu ayakkabı giymek yasaktı. Özel bir model olmaları gerekiyordu. Modelde hiçbir sapma kabul edilmeyecekti. Karşı gelenlerin hepsi, bir mübaşir ve bir kılavuzcu kadın (çöpçatan) aracılığıyla gurup başkanının huzuruna çağrılacaktı. Özel adları olan memurlar başkan huzuruna çıkan erkek veya kadınların ayakkabılarını inceliyordu. Ayakkabıların topukları önerilen modele göre imal edilmemişse, iri bir bıçak darbesiyle kesiliyordu.
Başkan bu gib sapma gelişmelerine hükmettiği sürece beyaz bir türban giyiyordu ve suçlulara buna benzer günahlardan kaçınmalarını öğütlüyordu. Aynı suçu tekrarlayanlar ayıplanarak cezalandırılıyordu. Islah olmayanlara afaroz cezası veriliyor ve gerekirse selam dahi verilmeyerek halkla olan ilişkileri dışlanma yöntemiyle kısıtlanıyordu. İhraç edilmeyi gerektiren çok kötü durumlarda başkan gurubun yaşlılarının fikrini soruyordu.
Roşa Şana'da (Yahudi yılının ilk günü) Izak'ın yerine kurban edilen kuzunun anısına kuzu yeniyordu (hala yeniyor).
Mesih'i beklemek üzere deniz kıyısına, ya da bir ırmak kıyısına gidilirdi (hala gidiliyor) ve şöyle söylenirdi: Sabetay Sevi, esperamos a ti, yani Sabetay seni bekliyoruz (günümüzde de söylenir).
Yakubiler kafalarını traş etmek zorundaydılar (günümüzde de geçerli). Karıları ve kızları traş olamadıkları için saçlarını çok ince (günümüzde de geçerli) örerler.
Kadınlar sokağa çıkarken yüzlerini örtmek zorundaydılar ve eğer birlikte oldukları kimse babaları, kocaları ve erkek kardeşleri değilse asla örtünmeden karşılarına çıkmazlardı (henüz aynı).
Kadınların ferace (üst giysi) giysisini Türk kadınların sokağa çıkarken sarındığı çarşaf ile değiştirmeleri yasaktı.
Her dönmenin bir Yahudi adı vardı.
İspanyol Yahudicesi dilinde bazı iyi niyet sözcükleri ve bazı kötü niyet sözcükleri kullanılıyordu (günümüzde de kullanılıyor).
Sakallı olmak mitzva (bu tavsiyeyi kullanmak için dönmelerin kullandığı sözcük) sayılırdı (günümüzde de sayılıyor).
Bu günahın kınanacağı bir tarihte, sene içinde ölme korkusuyla özel bir tören olmaksızın kuzu eti yenmezdi.
Dönme olmayan kadınlarla ilişkiye girenler cehenneme gitmeye adaydı.
Bir dönmeden önce dönme olmayan birini selamlamak günahtı.
Oruçken sigara içmeye izin vardı. Ramazan orucu tutarken sigara içmeye izin yoktu.
Kutsallığı kendilerini
yangına karşı koruyan değerli takıları ve eşyayı tarikat başkanının
evinde
depolamak alışkanlığı mevcuttu.