Evet ben Selanikliyim!
Ayşen GÜR
Hürriyet Gazetesi - 19 Eylül 1998, Cumartesi

Selanikli deyince ne gelir aklınıza? 1) Selanikli Yunanlılar. 2) Nazilerin katlettiği Selanikli yahudiler. 3) 1924'te mübadeleyle Türkiye'ye göç eden Selanikli müslümanlar. 4) Aynı mübadeleyle gelen ''dönmeler.'' İşte ''Selanikli'' denildiğinde, özellikle son kategoride olanlar kastedilir. 17. yüzyılda mesihliğini ilan edip, sonra müslümanlığı kabul etmek zorunda kalan İzmirli yahudi Sabetay Sevi'nin yandaşı birkaç ailenin soyundan gelen ''Selanikliler'', daha doğrusu ''sabetaycılar'', 350 yıl cemaatleri hakkında ser verip, sır vermediler. Ama 1990'larda içlerinden biri yazmaya, anlatmaya başladı. Ilgaz Zorlu, 29 yaşında. Annesi sabetaycı, babası dindar müslüman bir aileden. Cemaatinde çok iyi tanınıyor. Kimi ona deli diyor, kimi hain. Prof. Dr. İlber Ortaylı, ondan şöyle söz ediyor: ''Bugün Sabetaycılar kendilerini henüz açıklamaz. Tek istisnanın, ama hakikaten tek istisnanın Ilgaz Zorlu olduğunu takdirle belirtmek gerekir.'' Belge Yayınları, Ilgaz Zorlu'nun makalelerini ''Evet, Ben Selanikliyim/Türkiye Sabetaycılığı'' başlıklı bir kitap halinde yayınlandı. Onunla hayatını, sabetaycılığı ve sabetaycı cemaati konuştuk.

Sabetaycılığı ne zaman keşfettiniz?

-Annemle babam çalışıyorlardı, bana anneannem baktı. Anneannem Selanik'te doğmuş ve 24 yaşında mübadeleyle buraya gelmiş. Atatürk'ün ilkokul öğretmeni Şemsi Efendi de dedemin dedesi. Şemsi Efendi yaşadığı dönemde, büyük bir Kabbala bilgini ve sabetaycılar içindeki cemaatleri (Kapancılar, Karakaşlar, Yakubiler) birleştirmeye çalışıyor. Düşünün, üç yüzyıl boyunca müslüman gözüküyorsunuz, içerde yahudiliği uyguluyorsunuz, daha doğrusu yahudiliğin kabbalistik, mistik bir bölümünü. Cemaat tamamen içine kapalı. Ben 19 kuşak boyunca Sabetay Sevi'nin kardeşinin soyundan bir aileden geliyorum. Büyükannemin çok sağlam bir sabetaycı kültürü var, ama korkuyor. Çünkü Varlık Vergisi olayını, ondan önce Karakaş Rüştü olayını yaşamış. Cemaat asimile olma kararı almış.
 

KARAKAŞ RÜŞTÜ OLAYI

Karakaş Rüştü olayı nedir?

-Sabetaycıların Karakaş grubundan olan bu adam 1924'te bir anlaşmazlık sonucu cemaatin sırlarını gazetelere ifşa ediyor ve Atatürk'e mektup yazıyor. Biz asimile olamıyoruz, bizi ne olur müslüman yapın diyor. Anneannem korkarak anlatırdı. Bu olay olduğu zaman evleri basacaklar şayiası ortaya çıkmış. Birçok aile ellerindeki belgeleri yakmış.

Size de aynı gözle bakanlar var mı cemaat içinde? İkinci Karakaşzade Rüştü olduğunuzu söyleyenler?

-Evet, evet tabii. Benim için önce bu adam kendini Sabetay Sevi sanıyor dediler. Deli olmakla, Karakaşzade Rüştü olmakla, Mesih olmakla suçlandım. ''Allah kahretsin, başımıza dert açacaksın'' dediler.

Büyükannenizden neler öğrendiniz?

-Ben büyükannemi tanıdığım zaman yaşlanmıştı. Sürekli Sabetay Sevi, Sabetay Sevi diye anlatıyordu. Öğrendiklerimi anneme söylediğim zaman bir temiz sopa yedim. Annem attı beni evden. Hakikaten attı, sekiz yıldır da görmüyor. Annemin çevresinde insanların çok orijinal bir tarih teorisi vardı: Orta Asya'dan İspanya'ya gittik, İspanya'dan Selanik'e geldik! Biz yahudi değiliz! Halbuki bir akarsu düşünün, iki ayrı mecraya gidiyor, ama kaynak aynı. Yani yahudilikle sabetaycılık aynı. Çocukluğumda büyükannemin arkadaş grubuyla beraberim. Büyükannemin grubunda dini ritüeller uygulanıyor. Hanımlar bir araya gelirdi. Fatma Hala dediğimiz bir akrabamız vardı. Birden bir kitap çıkarır ''Sabetay Sevi'' diye bir dua okumaya başlardı. ''Aman Fatoş kimsecikler duymasın'' denir, perdeler kapanır, ben yatağa götürülürdüm. Bu insanlar hala Sabetay Sevi'ye inanıyorlardı, ama gizliyorlardı. Büyükannem öldükten sonra onun arkadaşlarıyla birebir konuşmalar yaptım, kasetlere aldım. Bu iş çok hoşuma gitti. Gizli olması ilginçliğini daha da arttırıyor. Unutmuyorum, büyükannem arkadaşlarıyla sokakta yürürken bir hanıma selam verdi, sonra, ''aman selam verdiğimi görmesinler'' dedi. ''Neden'' diye sordum. ''O komşulardan'' dedi. Komşular, sabetaycılar içinde bir grubun diğer grup için söylediği bir söz. Bütün bunları kafama taktım.

SABETAYCILAR YAHUDİDİR

Cemaatin yaşlılarıyla konuştunuz...

-Sözlü tarihi başlattım cemaat içinde. Büyükannemin kuşağındaki 65-70 kişiyle tek tek konuştum. Karşıma ilk şu çıktı: Biz Selanikli değiliz! Ben o yüzden kitabım adını ''Evet, Ben Selanikliyim'' koydum. Selanikli olmak utanç verici bir şey gibi kabul ediliyordu. İnsanlar, sizin fikirlerinizi eleştirmekle uğraşmıyor, geçmişinizle uğraşıyor. Pis yahudi, pis dönme diyor. Ben buna karşı çıktım. Dedim ki evet ben dönmeyim, Selanikliyim. 1991'de İsrail'e gittim.

Araştırmanızı sürdürmek için mi yoksa sabetaycılığın kökeninin yahudilikte olduğunu görüp yahudi olmam gerekir düşüncesiyle mi gittiniz?

-Evet, bunu düşündüm ve hiçbir zaman gizlemedim. Sabetaycılık yahudiliğin bir parçasıdır.

Eski kuşaktan olan sabetaycılar da kendilerini yahudiliğin bir parçası olarak mı niteliyorlardı?

-Sabetaycılar kendilerinin gerçek yahudiler olduğuna inanıyorlar. İsrail'de inanılmaz bir şey buldum. İkinci Cumhurbaşkanı İzak Ben Zwi, bir sabetaycı. Ailesi Polonyalı ama Osmanlı döneminde Türkiye'de eğitim görmüş. Sonra da Filistin'e gitmiş. Sabetay soyundan geldiğini belgelemek için Ben Zwi (Sabetay'ın soyadı) soyadını almış. Mirasını Ben Zwi Enstitüsü'ne bağışlıyor. Sabetaycıların kaynaklarının İsrail'e getirilmesi için talimat veriyor. Ama Sabetaycılık İsrail'de yoktur. Oradaki görüş şudur: Bunlar 350 yıl önce yahudilikten ayrılmış, müslüman olmuşlardır. Ama burada hep bir açık kapı bırakmak zorundalar. Çünkü yahudilikten insanlar atılamaz. Kökene bağlıdır. 350 sene boyunca bu adamlar yahudilik inancını sürdürdü. Bugün herkes bunu devam ettiriyor demiyorum tabii.

Sizin İslamcı kesimle de diyaloglarınız oldu. Kitabınızda Mehmet Şevket Eygi'ye de teşekkür ediyorsunuz.

-Evet, Mehmet Şevket Eygi'yle tanıştım. Akit Gazetesi'nde de kitapla ilgili yazılar çıktı, kötü yazılar değildi bunlar. Mehmet Şevket Eygi'den çok yardım da gördüm. O da Türkiye'deki bütün etnik grupların tarihinin araştırılması konusunda hemfikir benimle. Neticede bu bir kültür.

Niçin yahudi olmak istediniz?

-Bu sembolik bir olaydı. Örneğin sabetaycı bir genç kız bir yahudi erkekle evlendiği zaman çocukları yahudi kabul edilmiyor. Ben bunun düzeltilmesini istiyorum. Başvurdum. Resmi başvurularımı yok sayıyorlar. Türkiye-İsrail ilişkilerine bakıyorlar.

Cemaatin içinde gerçekten müslüman olup da giden var mı?

-Ben bunu hiç görmedim. Ateist olanlar veya yeni bir akım olarak budizm gibi dinlere ilgi gösterenler var.

Sabetaycılar, kendilerinin genel yahudilik şemsiyesinin bir parçası olduğu yolundaki düşüncenizi paylaşıyor mu?

-Bir sabetaycı ailede kız bir yahudiyle evleniyor. Sabetaycı kızın annesi diyor ki ''kızım aslına döndü.''

Efsanevi İzmirli

Sabetay Sevi (1622-1676) İzmirli bir yahudiydi. Kabbala mistisizmine büyük ilgi duydu. Mesih olduğunu bildirdi. 1660'larda bu açıklama üzerine Avrupa'nın her yerinden yahudiler heyecanla gözlerini İzmir'e diktiler. Yahudi dünyasının bu müjdeyle altüst oluşunu, Claude Gutman ''İzmir'in Çılgın Dedikoduları'' (Çev: Meral Gaspıralı, Cep Yay., 1994) adlı romanında anlatıyor. Ancak Osmanlı yönetimi işe el koydu; Sabetay Sevi'yi müslüman olmaya zorladı. Sevi müslümanlığı kabul etti, yahudiler ondan yüz çevirdiler, ancak bazı aileler ona inanmayı sürdürdü ve onunla birlikte sürgüne gitti. O günden sonra ''dönme'' denilen bu cemaat Selanik'te yüzyıllarca yaşadı. Kapancılar, Yakubiler, Karakaşlar adıyla üç ayrı gruba bölündü. İç evlenmelerle bütünlüğünü korudu. 19. yüzyılda batılılaşmanın etkisinde kaldı, modern okullar (Fevziye, Terakki) açtı, üyeleri arasında çokca mason ve Jöntürk vardı. 1924'te mübadeleyle Türkiye'ye geldi. II. Dünya Savaşı sırasındaki ''Varlık Vergisi'' uygulamasında, gayrimüslimler gibi çok yüksek vergi ödemek zorunda kaldı. Ilgaz Zorlu, sabetaycıların müslüman gibi gözükmekle birlikte, yüzyıllar boyu evlerde gizlice yahudi geleneklerini ve Sabetay'dan kalma özel ayinlerini sürdürdüklerini belirtiyor. 

Ana Sayfa