1. Fatih Sultan Mehmed Han büyük bir ordu ile yola çıkmıştı. Nereye gideceğini kimse bilmiyordu. Çünkü o sır saklamasını bilen, gizliliğe sıkıca riayet eden büyük ve müdebbir bir hakandı. O tarihlerde İtalya bir sürü devlete ve prensliğe ayrılmış olup feth edilmesi kolay bir ülkeydi. Sultanın hedefi Roma mıydı? Kostantıyye'yi aldıktan sonra şimdi de Rim-Papa denilen bu ünlü ve büyük şehri mi fethedecekti? Bu bir sırdır, çözümü mahşere kalmıştır. Fatih İstanbul yakınında Gebze'de aslen bir İtalyan Yahudisi olan, yalancıktan ihtida ederek Osmanlı tarafına geçen Maestro Iacobo, nâm-ı diğer hekim Yakub Paşa tarafından zehirlenerek şehid edilmiştir. Aradan asırlar geçtikten sonra bu zehirlenme hadisesi aydınlanmış, belgeleri ortaya çıkmış bulunmaktadır.
2. Sabatay Sevi, İzmirli bir Yahudi idi. 1626'da doğmuş, 1676'da vefat etmiştir. Haham olan, sonra Yahudilerin beklediği Mesih-i mev'ud (Vaad edilmiş mesih) olduğu iddiasıyla ortaya çıkan Sabatay Sevi, bütün Yahudilik âleminde büyük heyecan uyandırmış bir kimsedir. Bu zat, kendisini İsrail oğullarının kralı olarak ilan etmiş, Osmanlı ülkesinin birçok parçasını kardeşlerine, yakınlarına, peşine takılan bazı kimselere, onları hükümdar nasb ederek peşkeş çekmiştir. İstanbul'a Saray'a getirtilmiş, ulemanın hazır bulunduğu bir mecliste sorguya çekilmiş, kellesinin gideceğini anlayınca yalancıktan Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olmuştur. Bağlılarının bir kısmı da onu takib ve taklid ederek zâhiren Müslüman gibi görünmüşlerdir. İşte, Türkiye Musevî cemaati ileri gelenlerinden Harry Ojalvo'nun, "Ülkemizde bir buçuk milyon Yahudi kökenli Türk vardır" (Aksiyon dergisi) diyerek önemlerine işaret ettiği Selânik Dönmeleri, Sabataycılar, Avdetîler denilen güçlü cemaat bunlardır. Şu anda Türkiye'ye bu iki kimlikli cemaat veya lobi hâkimdir. Büyük medyanın yüzde kırkı onların kontrolundadır. Kabine'de bir bakanları bulunmaktadır. Çok hayatî bir bakanlığın başında yirmibeş kadar büyük Sabataist vardır. Siyasette, kültürde, üniversitelerde, devlet idaresinde büyük tesirleri, nüfuzları, ağırlıkları vardır.
3. Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra CHP'nin ideologluğunu Tekin Alp adını kullanan bir zat yapmıştır. Bu zat, yayınladığı kitaplardan birinde, "Kahrolsun Şeriat" başlığını kullanarak İslâm dinine saldırmış ve hakaret etmiştir. Su katılmadık, koyu, ateşli bir Türkçü ve milliyetçi görünen bu zat Moiz Kohen adlı bir Yahudidir.
4. Yakın tarihimiz sadrazamlarından Kıbrıslı Kâmil Paşa da bir Yahudidir.
5. Yenilikçi Ahmed Vefik Paşa'nın dedesi, ihtida etmiş bir Bulgaristan Yahudisidir. Ahmed Vefik Paşa, Rumeli Hisarı'ndaki geniş arazisini Amerikan misyonerlerine satarak orada Robert Kolej adlı okulun kurulmasına imkân vermiştir. Bilindiği gibi bu okul Osmanlı İmparatorluğu'nun ve İslâm Hilâfeti'nin kuyusunu kazmış bir müessesedir.
6. Romancı, fikir ve hareket kadını, Millî Mücadele'den sonra Mustafa Kemal Paşa ile bozuşarak, kocası Adnan (Adıvar) bey ile yurt dışına çıkan Halide Edib de mühtedi bir Yahudinin kızıdır.
Zamanımızda yüksek mevkilerde bulunan, önemli işler gören, Türkiye'ye yön veren Yahudi kökenli Türklerin isimlerini vermeyeceğim. Kendimi fazla riske atmak istemem. Şu anda ülkemizde yirmi altı bin Musevî vatanadş yaşamaktadır. Bunlar bizim halkımızın bir parçasıdır. Türkiye'de ne kadar Selânik Dönmesi veya Sabataycı yaşadığı ise kesin olarak bilinmemektedir. Çünkü ortada hiçbir istatistik, ciddi araştırma yoktur. Devlet bu cemaatten haberdar mıdır? Elbette haberdardır. İkinci Dünya Savaşı yıllarında, CHP diktatörlüğü esnasında Varlık Vergisi listeleri yapılırken Rumlardan, Ermenilerden, Yahudilerden başka, Sabataycılar da listelerde "D" (Dönme) kaydıyla belirtilmiş ve onlardan fazla vergi alınmıştır.
Türkiye'de şu anda büyük bir buhran yaşanmaktadır. Adına Gizli Devlet denilen esrarengiz bir güç sanki İslâm dinine ve dindar Müslüman vatandaşlara savaş ilân etmiştir. Demokrasi, hukuk, temel insan hürriyetleri ayaklar altına alınmıştır. Tedhiş rüzgarları estirilmektedir.
Lâiklik tehlikede bahanesiyle millet çoğunluğuna sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş, zenci, parya muamelesi yapılmaktadır. Bu hareket içinde Yahudi kökenli Türklerin, tuzu biberi ne kadardır? Bu hususta kesin bir şey söylenemez. Ancak üç seneden beri adından çok bahsedilen, bir ara astığı astık, kestiği kestik olan, mensup olduğu camiaya mensup önemli bir kişinin bile "Onu başımızdan savıncaya kadar neler çektik" dediği bir kişinin de Selanik kökenli bir zat olduğu bilinmektedir.
Şu anda Türkiye Sabataycıları, kendilerine mensup bir kişinin cumhurbaşkanı olması konusunda karar almış ve bir isim üzerinde ittifak etmiş bulunuyorlar. Seçilebilir mi? Bilmem.
Bu yazıyı antisemit maksat ve niyetlerle yazdığımı iddia edenler çıkabilir. Bunu kesinlikle reddederim. Yahudi Maestro Iacobo'nun (Hekim Yakub Paşa) Venedik hükümetinden aldığı talimat üzerine Fatih Sultan Mehmed'i zehirleyerek öldürüldüğünü yazmak antisemitizm yapmak değildir. Tarihî gerçekleri yazıyorum.
Yakın tarihimizde bir kopukluk olmuştur. 1908'de iktidarın Sultan Abdülhamid'in elinden çıkmasından sonra, güç Osmanlı-Oğuz Türklerinin elinden çıkmış ve .......... kökenlilerin eline geçmiştir. Bazı Yahudi vatandaşlarımız, vaktiyle Arabistan'da hayli siyasî karışıklığa yol açmış olan eski haham Abdullah ibn Sebe'nin metodu ile hareket etmişlerdir.
Tarihimizde Müslümanlarla iyi geçinmiş, Osmanlı Devleti'ne sadakat ile hizmet etmiş Museviler de vardır. Profesör Avram Galanti bunlardan biridir. Bu zat Türkçe ve Fransızca hayli ilmî eser yazmış, bir ara milletvekilliği de yapmıştır. CHP'ye bile kafa tutmuştur. "Arabî Harfleri Terakkimize Mâni Değildir" (İstanbul, 1927) başlıklı kitap onun eseridir. Bu zat, kendisini, menfaat mukabilinde Müslümanlara hizmet etmekle, taraftarlık yapmakla suçlayan zihniyete karşı da "Niçin Müslümanlığı Müdafaa Ediyorum?" unvanlı bir makale yazmıştır.
Sultan Abdülhamid'in yakın adamlarından biri Musevî David Efendi idi.
Antisemitizm nasıl kötü bir şey ise, birtakım kimselerin de İslâm ve Müslüman düşmanlığı yapmaları, aynen onun gibi kötü bir şeydir. Türkiye bir İslâm ülkesidir, halkının ezici çoğunluğu Müslümandır. Böyle bir ülkede, zâhiren Türk ve Müslüman görünen, gerçek kimlik itibarı ile ise Yahudiliğin Sabataycı koluna mensup bulunan bazı vatandaşların İslâmiyet'e ve Müslümanlığa düşmanlık etmeleri, Türkiye'de gizli bir Yahudi saltanatı kurmak için çalışmaları elbette doğru ve meşru bir iş değildir.