Tarikat ve Siyaset
Abdurrahman Dilipak
30 Ocak 2000 Akit

Siz hiç, herhangi bir İslam tarikatı adına kurulmuş bir okul gördünüz mü?  Peki, böyle bir şeye izin verirler mi? Hiç sanmam. "Bir başbakan tarikat şeyhlerine iftar verdi" iddiası ile bu ülkede yer yerinden oynar, ama  mesela masonik tarikatlar için hiçbir şey yapılmaz. Bu ülkede darbelerle meclis, siyasi partiler kapatılır; ama mason localarının kapısına kimse kilit vuramaz. Darbecilerin bile onlara güçleri yetmez. Darbelerden sonra  kurulan hükümetlerde hep kilit noktalarda masonik isimlerin yer alması da bu işin bir başka yanı.   Sn. Benoit, Sn. Joseph liseleri birer kilise okulu, hatta tarikat okulu değil   mi? Ecevit'in de okuduğu Robert Koleji niye açıldı, asıl amacı neydi?

Hani, Çalıkuşu romanında anlatılan şu Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi, laik Fransa'nın Türkiye'deki kilise okulu değil mi? Hala bu okulda başörtülü rahibelerin ders verdiklerini biliyor musunuz?  Bilirsiniz; Çalıkuşu romanı, bu okulda okuyan bir kızın başından geçen  olayları konu alır. Reşat Nuri, mahalle mektebi ve medrese ile bu okulu  kıyaslar. Mahalle mektebi ve medrese, ilkel ve çağdışı birer eğitim  kurumudur. Romandan çıkan sonuç bu. Zaten bu roman da bir Amerikalı yazarın eserinden bu amaçla uyarlanmış. Reşat Nuri, yer yer  cami ve cemaat hakkında olumlu birkaç cümle kullanmış. O zaman  romanın bu satırları İslam'a karşı toplumda ilgi uyandıracağı endişesi ile  sansür edilmiş.

İstenen mesaj şu: İslam ve İslami değerler ile semboller çağdışı; Batılı değerler ve kilise ise, iyi ve güzel.  Bu tarikat okulları hala faal. Ne 28 Şubatçılar ve ne de BÇG'nin bu konuda bir kaygısı yok.  Sabatayların okulları da öyle.  Hemen belirtelim ki, ben hiçbir zaman insanları seçtikleri din ya da doğdukları ana baba sebebi ile kınamadım. Ama insanların olduklarından  başka türlü görünmelerine her zaman karşı çıktım. Kimsenin evli ya da bekar olduğu beni ilgilendirmiyor, ama herhalde herkes evleneceği kızın dul mu bekar mı olduğunu da bilmek ister. Ben de beni yönetenlerin, topluma malolmuş insanların kimliklerini ve temel referanslarını bilme hakkına sahibim. Bunu bir kınama ya da yüceltme sebebi saymıyorum, ama bilmek istiyorum.

Ben iyi bir otomobil almak isterken, sizin çok iyi ve aynı değerde bana iş makinası satmaya hakkınız yok.  Sözü Sabataylara getirmek istiyorum. Hani şu Sabatayların yerinde bir   İslam tarikatı olsaydı, devletin zinde güçleri ne yapardı acaba? Fethullah   Efendi'nin mekteplerinden duyulan kuşkunun kaçta kaçı Sabataycıların  etkin oldukları Fevziye Mektepleri, Işık Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Terakki Lisesi'ne gösterildi?

Bakın, Türkiye'deki Yahudiler 3 temel gruba ayrılıyor. Birinci grubtaSefarad ve Eşkenaziler var. 2. grubta Osmanlı'dan bize miras kalan  Sabataylar. 3. grupta ise Karaim Türkleri. Buna son zamanlarda Kürt ve Ermeni Yahudileri de ekleniyor. Karaimler çok örgütlü değil, ama  gelecekte adlarından daha çok söz ettireceğe benziyorlar. En etkin  konumda olanlar, Sabataylar. Daha doğrusu ekonomide Sefarad ve Eşkenaziler, siyaset ve kültürde Sabataylar.

Sabatayların bir diğer adı "Dönme" ya da "Selanikli". İsmail Cem,  Rahşan Ecevit, Tansu ve Özer Çiller, Coşkun Kırca, Altan Öymen,  Ercan Karakaş bu ekipten olarak bilinir. Bunlar kendilerini zahiren  Müslüman olarak takdim etseler de, gizli olarak Yahudi dini, ritüelleri ve geleneklerine bağlıdırlar. Yani takiye yaparlar. Sorduğunuzda ise, "Türk  olduklarını" daha doğrusu "kendilerini Türk hissettiklerini" söylerler. Radikal birer kemalist ve laiktirler. Mustafa Kemal'in okuduğu Şemsi  Efendi Mektebi, Kabbalist Yahudiler tarafından açılan bir cemaat  mektebi idi. Şemsi Efendi de Sebatay Sevi öğretisine bağlı dini bir liderdi. Kabbalanın en önemli yorumcularından biri idi. Cumhuriyetin ilk  yıllarında birçok Sabatayist, Mustafa Kemal'in yanında yer aldı ve kemalist devrimin şekillenmesinde önemli katkılar sağladılar. Halide Edip'ten Hasan Tahsin'e kadar birçok Sabatay da ekonomi, sanat,  edebiyat, bürokrasi ve siyaset dünyasında önemli yerlere geldi. Moiz Kohen'in kemalist ideolojinin ve Türk milliyetçiliğinin şekillenmesindeki  katkısı bilinen bir gerçek. Ahmet Emin Yalman da o ailedendi. İlginçtir, kapatılan mason locasının meşrik-i azamı M.Kemal Öke, Mustafa Kemal'in en yakın müşaviri ve özel doktoru idi. Mustafa Kemal'in ifadesi  ile mason locasının kapatılmasının asıl sebebi, aynı gayeye hizmet eden  iki ayrı kuruluşa gerek olmaması idi. Çünkü CHP, aynı idealleri tesis için  vücut bulmuştu. Tabii bu yoruma göre; Kuvayı Milliye ve Müdafayı Hukuk hareketinin bir devamı olduğu söylenen CHP'nin bu iki referansı  arasında da bir çelişki olmaması lazım gelirdi. Yani, Kuvayı Milliye ve Müdafayı Hukuk hareketi masonik idealleri tesis için gerçekleştirilmiş hareketlerdi.

 Tabii, bu iddia ile bu hareketlerin bildirilerinde ifadesini bulan mesajlar arasında nasıl bir uyum sağlanabilir, onu bilmiyorum.

Bu Sabatay tarikatının, (Din demiyorum. Cumhurbaşkanlarından Ben   Zwi'nin de Sabatay olmasına rağmen İsrail bu gerçeği kabul etmese de  bunların dini, İbrahim'i bir öze sahip olan Yahudilik dinidir.) Belki Sabataycılık, Yahudiliğin mistik ve Hermetik bir yorumu olarak bir  mezhep ya da köklü bir tarikattır. Sabataycıların şeriatı ile öteki Yahudilerin şeriatı aynı olmakla birlikte yorumları farklıdır. Mezhep yada tarikat, Sabataylar bugün kendi içlerinde de 3 ayrı alt gruba bölünmüş gözükmektedirler. Karakaşlar, Kapaniler ve Yakubiler. Kendi aralarında ciddi bir şekilde çıkar çatışmaları, yöntem farklılıkları ve teolojik ihtilafları bulunmaktadır.

Aslında Türkiye'de Cumhuriyet dönemi içinde biçimlenen Alevi geleneği ve son 2 asır içinde Sünni tasavvuf geleneği içinde bazı grubların nasıl dejenere edildiğini anlamak ve Sabatay etkilerini görmek için uzmanların bu konu ile yakından ilgilenmeleri gerek.

Aslında bir hukuku savunma adına, insan hakları adına, bu topraklarda doğup gelişen bu dini inanışa mensup insanların temel hak ve özgürlüklerini, kendilerini ifade etmelerini sağlayıcı şartları oluşturmak gerek. Kuşkusuz, önce çifte standartları ortadan kaldırarak ve bu gizli tarikat içindeki sapma ve cemaatin mal varlığını ele geçirmek isteyen  çeteleri de sistemin dışına iterek yapılmalı bu iş. Gizli bir tarikat ve  cemiyet olarak ekonomi, siyaset, bürokrasi ve basın dünyasındaki  etkilerini, arkasına, gücü ve bu cemaatı kullanmak isteyen çevrelerin karanlık hesaplarını ortaya çıkartmak hem Türkiye ve hem de bu cemaatın geleceği açısıdan önemlidir. Kimse ne İslam'ı ne de Sabataycılığı istismar etmemeli. Eğer birileri bu cemaatın içine sızarak buradan kendilerine iktidar ve servet üretmeye kalkıyor ve cemaat içinden de bu konuda sızlanmalar yükseliyorsa, sanırım bu konuda bir şeylerin yapılması gerekir.

CHP ile bu parti arasındaki ilişkinin araştırılması gerek. İddialar son   derece mide bulandırıcı. Bilgin ailesi gerçekten Terakki Vakfı'na ait mal varlığının denetimini ele geçirerek, cemaati kendi siyasi ve iktisadi çıkarları için kullanmak mı istiyor? Can Paker bu işin neresinde. Bülent Tanla ve Haluk Arı'nın ortak reklam şirketi CHP'nin seçim kampanyasını  alarak, bu cemaatle parti arasında iktisadi manüplasyonlarda mı kullanılıyor? Tanla, Arı ve İlhan Selçuk ortak şirketi Medya C malum sermaye ile Cumhuriyet ve bazı gazeteler arasında haber politikalarına endeksli reklam dağıtımı mı yapılıyor? Bu soruları soruyorum, çünkü bu tür söylentiler artık kulak tırmalamaya başladı. Hatta CHP İstanbul il  yönetiminden bazı isimler, laik CHP'nin bir tarikatın arka bahçesi gibi kullanıldığı iddialarının yaygınlaşmasından son derece rahatsız. CHP mi Sabatayları kullanıyor, Sabataylar mı CHP'yi, o da belli değil.

Sabatayların güvenlik sistemi içindeki yargı ve istihbarat birimleri ile üstdüzey bürokraside ve kurumlarda yer alan Sabataylarla ilgili söylentiler de her geçen gün yaygınlaşıyor. YÖK Başkanı'ndan futbol takımlarının yöneticilerine, birtakım sanatçılardan diplomatlara, yazarlara, ADD ve ÇYDD gibi sivil toplum örgütlerinden Lions, Rotary kulüplerine, masonik kuruluşların yöneticilerine kadar her köşedeki birçok ünlünün Sabatay olduğu iddiası, zaten sayıları binlerle ifade edilen bu topluluğun ekonomi, siyaset ve toplum hayatı üzerinde nasıl bu kadar etkin hale geldiği sorusunu gündeme getiriyor.

Anlayacağınız, bilir bilmez herkes Sabatay muhabbeti yapıyor. Sabatay  muhabbeti yanında Adnan Hoca rivayetleri, ana okulu çocukları için masal uyduran teyzelerin hikayesi kadar sıradan bir şey.

Şu Adnan Hoca muhabbetine de bayılıyorum hani. Hele şu "Çarşaflı  Kayakçı" haberinden sonra, Hizbul-kartelin düştüğü durum amma matrak bir hal oldu. Alın gazetelerin hafta sonu eklerini ya da magazin  gazetelerini, Aykut Işıklar'ın sosyete dedikodularını okuyun ve sonra da  bu manken kızların iffet, namus muhabbetini dinleyin. İnanın, Matild  hanım "Namus ve İffet" üzerine bir TV programı yapsa, ancak bu kadar anlamlı olurdu.

Sabataycılarla ilgili bir ön bilgi için bakınız: Ilgaz Zorlu: Evet Ben  Selanikliyim-Belge Yayınları.. Vaktiniz varsa Üsküdar'a geçerseniz Bülbülderesi Dönmeler Mezarlığına bir uğrayın.

 Selam ve dua ile.
 

Ana Sayfa